Miras Paylaşımı ve İntikal İşlemleri
Murisin(miras bırakanın) ölümü ile birlikte tüm mirasçılar, miras malları üzerinde mülkiyet hakkına sahip olur, bu aşamada Türk Medeni Kanunumuzun elbirliğiyle mülkiyet hükümleri uygulanır. Ancak mirasçılık durumunun ispatı, miras paylarının belirlenmesi, miras mallarının mirasçılara intikal etmesi ve miras mallarının mirasçılar arasında paylaştırılması için miras hukukuna dair çeşitli iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Makale İçeriği
Miras malları, zümre sistemine göre murisin yakınlarına veya vasiyetname veya başkaca bir ölüme bağlı tasarruf ile miras hakkına sahip olan kişiler arasında paylaştırılır. Ancak bu yazımızda özel olarak sadece kardeşler arasında miras paylaşımı konusunu işleyeceğiz.
Mirasın Anlaşma Yoluyla Paylaşımı
Mirasçılar, öncelikli olarak miras mallarının paylaşımına istinaden anlaşma yoluna gitmeyi denemeli ve gerekirse bir avukat yardımıyla, miras paylaşımına ilişkin aralarındaki anlaşmayı belgeleyecek nitelikte bir miras taksim sözleşmesi(miras paylaşım sözleşmesi) imzalamalıdır. Ancak mirasçılar arasında mirasın paylaşımına ilişkin olarak anlaşma sağlanamaması durumunda, mirasçılardan herhangi biri dava açarak mahkemeye başvurabilir ve paylaşımın mahkemece gerçekleştirilmesini isteyebilir.
Mirasın Dava Yoluyla Paylaşımı
Mirasçıların kendi aralarında paylaşıma ilişkin olarak anlaşma sağlayamamaları durumunda, mirasçılardan yalnızca biri tarafından dahi dava açılabilir ve paylaşımın mahkeme tarafından gerçekleştirilmesi istenebilir. Uygulamada mirasın paylaşımına ilişkin olarak açılan bu davaya “ortaklığın giderilmesi davası” denildiği görülmekteyse de, bu dava Türk Medeni Kanunumuzun 699. maddesinde düzenlenmiş olan ortaklığın giderilmesi davası değil, Türk Medeni Kanunumuzun 642. maddesinde düzenlenmiş olan miras taksim davasıdır(miras paylaşım davası), yani miras ortaklığının normatif dayanağı TMK m.642’dir. Paylı mülkiyete özgü klasik ortaklığın giderilmesi davası çerçevesi ise TMK m.698-699’dadır.. Ancak hukuki nitelendirmeye ve dava türünün isimlendirilmesine takılmak gereksizdir, çünkü zaten hukuki nitelendirme, tarafların nitelendirmelerinden bağımsız olarak hakimin görevidir.
Mirasın Kardeşler Arasında Paylaştırılması ve Kardeşlerin Miras Payları
Kardeşler arasında miras paylaşımı konusuna girmeden önce hangi zümredeki kardeşlerden bahsedildiği sorununun çözülmesi gerekmektedir. Çünkü kimi zaman kardeşler arasında miras paylaşımı konusunu araştıran ve büromuz ile iletişim kuran müvekkillerimizin ölenin kendi çocukları olan 1. zümre mirasçıları dahilindeki kardeşleri kastettikleri görülmektedir, ancak ölenin çocuklarının olmaması ve annesi ile babasının da sağ olmaması halinde ölenin kendi kardeşleri de mirasçı olabilecektir. Bu sorunun çözülmesi de, miras hukukumuzdaki zümre(derece) sisteminin detaylarını öğrenmeyi gerektirir. Çünkü miras hukukumuzda eşin mirasçılığı ve 1., 2. ve 3. zümre mirasçıları mirastan pay alabilmektedir.
Zümre sistemine ilişkin olarak kısaca bilgi vermemiz gerekirse:
1. Zümre Mirasçıları: Miras bırakanın altsoyudur, yani birinci zümrede miras hakkı miras bırakanın çocuklarıdır. Bu çocuklar, birinci zümreye düşen mirası eşit paylarla bölüşürler. Çocuklardan herhangi birinin vefat etmiş olması durumunda onların payını her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır.(Örneğin çocuklardan biri ölmüşse, onun çocukları olan torunlara miras kalacaktır.)
2. Zümre Mirasçıları: Miras bırakanın ana ve babasıdır. Birinci zümrede sağ kalan mirasçı olmaması durumunda miras, murisin anne ve babasına eşit paylarla kalır. Anne veya babanın muristen önce ölmüş olması durumunda, ölenin payı eşit oranlarla miras bırakanın kardeşlerine geçer.
3. Zümre Mirasçıları: Miras bırakanın büyükanneleri ve büyükbabalarıdır. Onlardan birinin sağ olmaması durumunda miras, murisin büyükanne ve büyükbabalarının altsoylarına geçer.
Haliyle kardeşler derken 1. zümre veya 2. zümrede yer alan kardeşlerin hangisinin kast edildiği bilgisi önem arz etmektedir. Eğer miras bırakanın çocuklarından bahsediliyorsa, aşağıda daha detaylı anlatıldığı üzere birinci zümrenin mirasçılığı söz konusu olacaktır. Miras bırakanın çocukları veya torunları yani altsoyunun bulunmaması halinde ise ikinci zümrede yer alan kendi kardeşlerinin mirasçılığının söz konusu olma ihtimali ortaya çıkacaktır.
Tabii ki öncelikli olarak miras bırakanın vasiyeti ve ölüm olayından önce gerçekleştirilmiş olan karşılıksız kazandırmalar dikkate alınacaktır. Ayrıca miras bırakanın sağ kalan eşinin mevcut olması halinde, sağ kalan eşin de miras payı söz konusu olacak ve bu durum kardeşler arasında mirasın paylaşımında dikkate alınacaktır.
Görüldüğü üzere hayli karışık olan miras paylaşımı hususunda hak kaybı yaşanmaması adına, miras bırakanın yakınlarına bir Bursa miras avukatı aracılığıyla hukuki danışma hizmeti almalarını şiddetle tavsiye etmekteyiz.
a) Miras Bırakanın Altsoyu(Çocukları, Torunları vb.) Varsa – Birinci Zümredeki Kardeşlerin Mirasçılığı
Miras bırakanın altsoyu, kendi çocukları, torunları ve torunlarının çocukları şeklinde kendinden sonra gelen ve kendisi ile soy bağı bulunan daha alt jenerasyonları kapsamaktadır. Birinci zümrede yer alan kardeşler, murisin yani miras bırakanın çocuklarıdır. Bu kardeşler mirası murisin eşi ile paylaşıyorlarsa, eşin payı 1/4 olacaktır. Kardeşler ise geriye kalan 3/4 payı kendi aralarında eşit olarak paylaşacaktır.
Eğer murisin sağ kalan eşi yoksa, eşin 1/4 payı da söz konusu olmayacağı için tüm miras, kardeşler arasında eşit paylarla paylaşılacaktır.
Örneğin eş ile birlikte, murisin çocuğu olan 5 kardeş mirasçı ise: Sağ kalan eş 1/4 pay alırken, 5 kardeşin her biri geriye kalan 3/4 payın 1/5’ine hak kazanır. Bu durumda sağ kalan eşin yasal miras payı 1/4, kardeşlerden her birinin yasal miras payı ise 3/20 olur. Modern Türk hukuk sistemimizde erkek kardeşlerin, kadın olan kardeşlerden daha fazla pay alması gibi bir durum söz konusu değildir(vasiyetname vb. durumlar hariç olmak üzere).
Miras bırakanın çocuklarından biri kendisinden önce vefat etmişse, vefat etmiş olan çocuğun payı da miras hukuku kurallarına göre bölüştürülecektir. Miras bırakandan önce vefat etmiş olan çocuğun kendi altsoyu bulunması halinde miras payı bu altsoya eşit bir şekilde bölüştürülür. Örneğin miras bırakanın A, B, C ve D adında 4 çocuğu varsa ve D, miras bırakandan önce vefat etmişse: Eşin 1/4 payı çıkarıldıktan sonra geriye kalan 3/4 pay için 4 çocuğun hepsi sağ imiş gibi her bir çocuğun 3/16 payı olduğu kabul edilir, miras bırakandan önce vefat etmiş olan D’ye düşmesi gereken 3/16 oranında miras payı, kendi çocukları arasında eşit bir şekilde tekrar bölüştürülür. Bu durumda, bu örnekte D’nin de X ve Y adında iki çocuğu olduğunu varsayarsak: D’nin her bir çocuğunun payı 3/32 olacaktır. O halde bu örnekteki payların durumu da aşağıdaki gibi olur:
Sağ kalan eş: 1/4,
A isimli çocuk: 3/16
B isimli çocuk: 3/16
C isimli çocuk: 3/16
D’nin X isimli çocuğu: 3/32
D’nin Y isimli çocuğu: 3/32
Murisin, altsoyunda bulunan her bir çocuğunun veya torununun veya diğer altsoylarının saklı pay haklarına dokunmamak kaydıyla tasarruf hakkı söz konusudur. Saklı payı ihlal edilen mirasçılar ise tenkis davası açmak suretiyle bu haklarının güvence altına alınmasını sağlayabileceklerdir.
Kanunen saklı payı olan mirasçılar: Murisin sağ kalan eşi, altsoyu(çocukları, torunları ve onların çocukları) ve annesi ile babasıdır. Yasal pay, saklı pay ve tenkis davası konusunda detaylı bilgi için tıklayınız: Saklı Paylar ve Tenkis Davası
b) Miras Bırakanın Kendi Kardeşlerinin Mirasçılığı – İkinci Zümrenin Mirasçılığı
Miras bırakanın kendi kardeşlerinin mirasçı olabilmesi için, birinci zümrede hiçbir mirasçı bulunmaması gerekmektedir. Birinci zümre içerisinde yani miras bırakanın altsoyları arasında(murisin çocukları, torunları, onların çocukları vb.) tek bir kişi dahi mevcut ve sağ ise miras birinci zümrede kalacak, ikinci zümreye intikal etmeyecektir.
Ancak miras bırakanın altsoyu yok ise, miras ikinci zümre olan miras bırakanın anne ve babasına kalacaktır. Miras bırakanın anne ve babasının her ikisi de sağ ise, anne ve baba ikinci zümrenin başı olduklarından dolayı miras bırakanın kardeşlerine miras kalmayacaktır. Ancak anne veya baba ya da her ikisinin birden miras bırakandan önce vefat etmiş olması halinde miras bırakanın kardeşleri eşit paylarla mirasçı olacaklardır.
Örneğin, 3 kardeşi bulunan ve bekar olan bir miras bırakanın hiçbir altsoyu yoksa ve annesi de kendisinden önce vefat etmişse: Murisin babası 1/2 pay alacaktır, murisin kardeşleri ise sağ olsa idi annelerine ait olacak olan 1/2 payı eşit olarak bölüşecekler ve 1/6’şar paya sahip olacaklardır.
Miras bırakanın sağ kalan eşinin mevcut olması halinde, sağ kalan eşin ikinci zümre ile birlikte mirasçılığı söz konusu olur ve bu durumda sağ kalan eş 2/4 oranında yasal miras payına sahip olacaktır. Görüldüğü üzere: Mirasta paylaşım hususu kimi zaman oldukça karmaşık hale gelebildiğinden dolayı, olası bir hak kaybının önlenmesi adına mutlaka alanında uzman bir miras avukatı aracılığıyla danışma ve dava temsil desteği alınmasını tavsiye etmekteyiz.
Murisin kardeşlerinin saklı pay hakları söz konusu değildir. Yalnızca sağ kalan eş, 1. zümre mirasçılar ve 2. zümre mirasçılardan murisin annesi ile babasının saklı payı söz konusu olabilecektir.
Miras Bırakanın Vasiyeti ve Ölüm Olayından Önce Gerçekleştirilmiş Olan Karşılıksız Kazandırmalar
Yukarıda miras bırakan tarafından yapılan vasiyetname ve diğer ölüme bağlı tasarruflar ile ölmeden önce yapmış olduğu karşılıksız kazandırmaların öncelikli olarak dikkate alınacağından bahsetmiştik. Miras bırakan, hukuki niteliği itibariyle ölüme bağlı tasarruf olarak tasniflendirilen bir vasiyetname ile mirasçılarının saklı miras payını ihlal etmemek üzere yasal mirasçılar dışında kimselere miras bırakabilir. Burada saklı payı ihlal edilen mirasçıların tenkis davası açarak saklı pay ihlalini giderebilmek gibi bir hakları da söz konusudur. Aynı şekilde ölüm olayından önce yapılan karşılıksız kazandırmalar ve satış gösterilerek yapılan hukuki işlemlerin de somut olayın özelliklerine göre tenkis davası veya muvazaa sebebiyle tapu iptali ve tescil davası gibi davalara konu olabilmesi ihtimali söz konusudur. Duruma ilişkin olarak alanında uzman bir miras avukatı ile görüşülme yapılmalı ve somut olayın gereklerine göre hukuki ve stratejik hazırlık yapılmalıdır.
Miras Bırakanın Sağ Kalan Eşinin Mirasçılığı
Miras bırakanın sağ kalan eşi de yasal mirasçılardan birisidir ve mirasın hangi zümre mirasçılara kalacağına göre sağ kalan eşin payı belirlenir.
Sağ kalan eşin:
Birinci zümre mirasçılarla birlikte mirasçı olursa: 1/4 yasal miras payı,
İkinci zümre mirasçılarla birlikte mirasçı olursa: 2/4 yasal miras payı,
Üçüncü zümre mirasçılarla birlikte mirasçı olursa 3/4 yasal miras payı söz konusu olur.
Sağ kalan eşin saklı payı ise, Türk Medeni Kanunumuzun 506. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre sağ kalan eş:
Altsoy veya anne ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olursa yasal miras payının tamamını saklı pay olarak alır,
Diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü, sağ kalan eşin saklı payıdır
Tüm bunların yanında sağ kalan eşin bir de evlilik birliğinden kaynaklı olarak vefat etmiş olan eşi ile arasındaki mal rejiminin tasfiyesi gündeme gelecektir. Yani sağ kalan eş, miras payının yanında birde vefat eden eşi ile arasındaki mal rejiminin gereklerine göre katılma payı, katkı payı veya değer artış payı alacağı hakkı sahibi olacaktır.
Sağ Kalan Eşin Aile Konutu ve Ev Eşyası Üzerindeki Hakları
Sağ kalan eşe ilişkin iki ayrı koruma hattı vardır:
Mal rejiminin tasfiyesinde(TMK m.240): Eşin ölümüyle mal rejimi sona erer; sağ kalan eş, birlikte yaşanılan konut üzerinde katılma alacağına mahsuben kendisine intifa/oturma (sükna) hakkı tanınmasını ve ev eşyası üzerinde mülkiyet talep edebilir. Bu, mal rejimi hükümlerinden kaynaklanan bir “tasfiye” aracıdır.
Mirasın paylaşımında (TMK m.652): Tereke malları arasında aile konutu veya ev eşyası varsa, sağ kalan eş miras hakkına mahsuben bu mallarda mülkiyet talep edebilir; haklı sebepler varsa mahkeme, mülkiyet yerine intifa/oturma hakkı tanıyabilir.
Mirasçılığın Tespiti: Veraset İlamı
Veraset ilamı, mirasçılık hakkını gösterir resmi belgedir. Veraset ilamının alınabilmesi için tek bir mirasçının başvurusu yeterlidir. Diğer mirasçılar veraset ilamının çıkarılması için başvuru yapmasa dahi, veraset ilamında tüm mirasçıların miras hukukundan doğan hakları ve miras payları belirtilir. Aksi durumda, yani hukuken miras hakkı olan bir mirasçının miras hakkının veraset ilamında yer almaması veya veraset ilamında yanlışlıkların bulunması halinde hak kaybının yaşanmaması adına veraset ilamının iptali davası açılması gerekecektir.
Veraset İlamı Nasıl ve Nereden Alınır?
Veraset ilamı için yasal ve atanmış mirasçılar talepte bulunabilmektedir. Veraset ilamı talepli bir dilekçe ile miras bırakanın son yerleşim yerinde bulunan Sulh Hukuk Mahkemesi ya da mirasçılardan her birinin yerleşim yerinde bulunan Sulh Hukuk Mahkemesine veya ölüm belgesi ve nüfus kayıt örneği ile birlikte notere giderek talepte bulunulabilir. Bu aşamayla ilgili olarak, Sulh Hukuk Mahkemesinde hukuki sürecin mahkemenin iş yükü sebebiyle noterlere göre çok daha yavaş işlediğinin bilincinde olmak gerekir. Noterde Sulh Hukuk Mahkemesine nazaran çok daha çabuk sonuç alındığı görülmektedir. Zaten eskiden noterlere verilmemiş olan bu yetkinin sonradan noterlerin yetkisi dahiline alınmasının da sebebi mahkemelerin iş yükünü azaltmaktan ibarettir.
Mirasın Taksimi(Paylaştırılması) Davası
Mirasçıların kendi aralarında, mirasın paylaştırılması hususunda anlaşmazlığa düşülmesi halinde miras, dava yoluyla paylaştırılacaktır. Mirasın paylaşımını isteme hakkı, kaynağını Anayasamızda yer alan mülkiyet hakkı ve Türk Medeni Kanunumuzda yer alan 642. madde ile devamında yer alan hükümlerden almaktadır. Mirasçılardan yalnızca biri dahi imza atmaktan imtina ediyor veya paylaşım işlemlerine ilişkin olarak vekalet vermiyorsa yani mirasın paylaşımına dair onayı yoksa, paylaşımın anlaşma yoluyla gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır.
Bu durumda mirasçılardan herhangi birinin sulh hukuk mahkemesine başvurusuyla miras malları mahkeme tarafından, miras hukuku hükümlerine uygun olarak paylaştırılır.
Türk Medeni Kanunumuzun “Paylaşmayı İsteme Hakkı” Başlıklı 642. Maddesine Göre:
“Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.
Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.
Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.”
Dolayısıyla miras paylaşımının mahkemece sağlanması talep edilmişse, paylaşım:
Mümkünse aynen taksim yoluyla sağlanır,
Aynen taksim mümkün değilse satış yoluyla paylaşım gerçekleştirilir.
a) Aynen Taksim Yoluyla Paylaşım
Mirasçılardan biri veya birkaçı tarafından miras paylaşımının mahkemece gerçekleştirilmesi istenirse, kural olarak öncelikle aynen paylaşımın(aynen taksim) mümkün olup olmadığı hususu ele alınır. Bu durumda hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaşımı yapar, böylece mirasçılardan her birine bir mal düşmüş olur. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark da mirasçıların birbirlerine bu fark tutarlarını borçlanmaları suretiyle karşılanır ve bu şekilde denkleştirme sağlanır.
Eğer herhangi bir sebeple aynen taksim, yani miras mallarının aynen paylaşılması ve denkleştirme yapılması mümkün değilse; paylaşımın satış suretiyle yapılması gerekecektir.
b) Satış Yoluyla Paylaşım
Aynen paylaşımın mümkün olmaması durumunda miras mallarının paylaşımı, satış suretiyle sağlanır. Bunun için miras mallarının bedeli keşif, bilirkişi raporu ve uzman görüşü gibi deliller ile belirlenir ve miras malları açık artırma usulüyle satışa çıkarılır. Açık artırma usulüyle satışta en yüksek pey veren kişi malı satın alır ve satış sonucunda elde edilen satış bedeli, mirasçılar arasında miras payları oranında pay edilir.
Miras paylaşımına istinaden yürütülecek olan hukuki süreçlerin başlatılması ve yürütülmesi aşamasında en küçük bir hata, geri dönüşü imkansız hak kayıplarına sebebiyet verebilir. Aynı şekilde yapılan hatalar neticesinde hak kaybı olmasa da hakkın elde edilmesi sürüncemede kalabilir(örneğin süreç çok yavaş işleyebilir ve en azından zaman kaybı yaşanabilir). Bu nedenle miras paylaşımı ve diğer miras davalarının alanında uzman bir miras avukatı yardımıyla yürütülmesi tavsiye edilmektedir.
Mirastan Mal Kaçırma Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası
Miras bırakanın sağ iken yaptığı kazandırmalar, kazandırmanın şekline ve niteliğine göre tenkis davası veya muris muvazaası(mirastan mal kaçırma) nedeniyle tapu iptali ve tescil davasına konu edilebilmektedir demiştik. Mirastan mal kaçırma nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında davacılar, saklı pay hakkı sahibi olsun veya olmasın, tüm yasal mirasçılardır. Bu davanın şartları, murisin mirasçılarından mal kaçırma iradesi ile esasen mirasçılardan birine veya 3. bir kişiye bağışlamak istediği taşınmazını, tapuda satış göstererek devretmesidir. Bu halde, satış sözleşmesi taraf iradelerini yansıtmadığı, dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve görünürdeki bir muvazaalı işlemden ibaret olduğu için geçersiz olacaktır; bağış sözleşmesi ise, resmi şekilde yapılmamış olduğu için geçersiz olacaktır ve böylece tapu iptali ile hak sahibi/sahipleri adına tescile hükmedilir.
Tarım Arazilerinin Aynen Taksim Yoluyla Paylaştırılması
Kardeşler veya başka mirasçılar arasında tarım alanlarının paylaştırılması hususu özellikle üzerinde durulması gereken bir konudur. Çünkü 2014 yılında Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunumuzda çeşitli değişiklikler yapılmış ve tarım arazilerinin paylaşımı güçleştirilmiş, bazı metrekarelerin altındaki arazilerin ise bölünmesi tamamen yasaklanmıştır. Bu nedenle tarım arazilerinin paylaşımı hususunda oldukça detay hususlar mevcut olup, detaylı bilgi için mutlaka alanında uzman bir miras avukatı aracılığıyla hukuki destek alınmasını tavsiye etmekteyiz.
Miras Mallarının İntikali
Mirasçılar, her ne kadar ölüm olayıyla birlikte hukuken miras malları üzerinde mülkiyet hakkına sahip olsalar da, pratikte bu hakkın kullanılması ile 3. kişi ve kurumlara karşı ileri sürülmesi mümkün olamamaktadır. Çünkü bankalar nezdinde bulunan para ve döviz gibi malvarlığı değerleri, otomobil ve taşınmazların mülkiyetinin el değiştirmesi ve ispatı için bildirim ve tescil gibi işlemler yapılması gerekmektedir.
İntikal işlemlerini gerçekleştirmek isteyen mirasçılar, kısaca ve sırasıyla aşağıdaki işlemleri yapmak durumundadır:
Veraset ilamının(mirasçılık belgesi) alınması,
Gerekirse terekenin tespiti davası açmak suretiyle miras mallarının tespit edilmesi,
Bankalar nezdinde bulunan para ve diğer malvarlığı değerleri için değer hesabı çıkartılması ve bankadan buna ilişkin evrak alınması,
Sigorta kuruluşları vb. aracı kurum ve kuruluşlardan kendileri nezdinde bulunan bireysel emeklilik sigortası(BES) vb. malvarlığı değerlerinin güncel bedelinin belirlenmesi,
Taşınmazlara istinaden belediyeden rayiç bilgisinin alınması,
Vergi dairesine gidilerek miras kalan malların beyan edilmesi ile çıkan veraset ve intikal vergisinin ödenmesi ve vergi borcu yoktur yazısının alınması,
İntikal işlemlerine istinaden ilgili 3. kişi ve kurumlarla(örneğin bankalar ve tapu müdürlükleri) iletişime geçilmesi ve veraset ilamı ile borcu yoktur yazısı gibi çeşitli evraklarla birlikte intikal başvurusu yapılması
Reddi Miras(Mirasın Reddi) ve Süreler
Mirasın reddi, mirasçılık sıfatını ortadan kaldıran tek taraflı bir hukuki işlemdir ve Türk Medeni Kanunumuzun 605 ve 618. maddeleri arasında düzenlenir. Kanunda iki ret biçimi kabul edilmiştir; biri mirasçının beyanıyla yapılan gerçek ret, diğeri terekenin borca batıklığı sebebiyle kanunen sonuç doğuran hükmen rettir.
- Mirasın Gerçek Reddi: Süresi içinde mirasın açıldığı yer(miras bırakanın son yerleşim yeri) Sulh Hukuk Mahkemesine sözlü veya yazılı kayıtsız-şartsız beyanla yapılır; kısmi ret mümkün değildir. Ret tutanağa geçirilir ve özel kütüğe kaydedilir. Süre üç aydır; yasal mirasçılar bakımından(aksini ispat etmedikçe) ölümün öğrenildiği tarihten, atanmış mirasçılar bakımından tasarrufun resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.
- Mirasın Hükmen Reddi: Miras bırakanın ölüm tarihinde terekenin borca batık olduğunun açıkça belli veya resmen tespit edilmiş bulunması hâlinde, miras reddedilmiş sayılır; ayrıca üç aylık süre içinde bir ret beyanı aranmaz. Uyuşmazlıkta bu şartların gerçekleştiği tespit davası ile istenebilir veya davalarda def’i olarak ileri sürülebilir.
Gerçek reddin süresinde yapılmaması hâlinde mirasçı mirası kayıtsız-şartsız kazanır. Ayrıca süre dolmadan tereke işlerine olağan yönetim sınırını aşacak biçimde karışmak, tereke mallarını gizlemek ya da kendine mal etmek gibi davranışlar ret hakkını düşürür(zımni/örtülü kabul). Bu sonuç doğrudan Türk Medeni Kanunumuzun 610. maddesinden çıkar ve uygulamada sıkça tartışma konusudur.
Ret beyanının sonuçları ölüm anına kadar geriye yürür(ex tunc). Bir yasal mirasçı reddederse payı, sanki miras açıldığında sağ değilmiş gibi kendi zümresindeki hak sahiplerine geçer. Altsoyun tamamı reddederse pay sağ kalan eşe geçer(TMK madde 613). En yakın yasal mirasçıların tamamı reddederse tereke iflas hükümlerine göre resmen tasfiye edilir; borçlar ödendikten sonra bir değer kalırsa, sanki red olmamış gibi aynı derecedeki mirasçılara verilir ve miras sonraki zümreye geçmez.
Mirasçının alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla yaptığı ret, alacaklılar(veya iflas idaresi) tarafından ret tarihinden itibaren altı ay içinde “reddin iptali” davasına konu edilebilir. İptal kararı verilirse miras resmen tasfiye edilir; reddeden mirasçının hissesinden önce itiraz eden alacaklılar, sonra diğerleri ödenir.
Küçükler veya vesayet altındakiler adına ret mümkündür; ancak TMK 463. maddesi gereğince vesayet makamının ve denetim makamının izni aranır. Bu nedenle yasal temsilcinin beyanından önce izin süreci tamamlanmalıdır.

